Öfke Kontrol Sorunu İçin 8 Etkili Yöntem
Merhaba sevgili okurlarım…
Bugünkü konumuz "öfke"
Ne zaman bizi ele geçireceğini bilmediğimiz ve bizi bırakıp gittiğinde de pişmanlıklarıyla yüzleştiğimiz, kontrol edilmediği sürece nsanı haklıyken bile haksız yapan duyguyu ve o duyguyu evcilleştirmenin çok basit ama çok etkili olan yöntemlerini anlatmak istedim sizlere; dilim döndüğünce, kalemim yettiğince…
Yazıma devam etmeden önce bu yazıyı okumak yerine dinlemeyi ya da izlemeyi tercih edebilecekler için YouTube video linkini de paylaşmak istedim.Okumaya devam etmek isteyenler ise videoya tıklamadan devam edebilirler.
Öfke hakkında en sevdiğim cümlelerden biri Ambrose Bierce 'e aittir:
“Öfkeliyken konuş, göreceksin ki pişman olacağın en güzel konuşmayı yapacaksın.
Benjamin Franklin de yine gerçekçi bir yorumda bulunmuş öfke ile ilgili olarak:
“Öfkenin her zaman bir nedeni vardır; ama her zaman iyi bir nedeni yoktur”
Ünlü şair Voltaire ise:
“Öfkeli bir adamı susturmak istiyorsanız, önce siz susunuz” demiş
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed de:
“Kuvvetli kimse demek, güreşte başkalarını yenen değil; ancak hiddet anında kendine hakim olandır” buyurmuş.
Aslında sorunun çözümü için oldukça yeterli bu özlü sözler ama ben size yine de beni yıllar önce ilk dinlediğimde çok etkileyen bir hikaye anlatmak istiyorum.
Bir zamanlar çok öfkeli olan ve öfkesini kontrol etmeyi bir türlü başaramayan küçük bir çocuk vardı. Babası ona çiviyle dolu bir torba verdi ve öfkesini her kaybettiğinde, bahçelerindeki çite bir çivi çakması gerektiğini söyledi.
İlk gün çocuk çite tam 37 çivi çaktı. Sonra birkaç hafta boyunca, öfkesini belki çivi çakarak belki de çaktığı çivilerin sayısının çok yüksek olduğunu ayrımsayarak bertaraf ve kontrol etmeyi öğrendikçe, günbegün çaktığı çivilerin sayısı azalmaya başladı.
Sonunda, çocuğun öfkesini hiç ama hiç kaybetmediği bir gün geldi ve gidip babasına bu durumu coşkuyla anlattı ve babası önce oğlunu tebrik etti ve sıranın artık çaktığı çivilerden her gün bir tanesinin sökülmesine geldiğini söyledi. Günler, aylar geçti ve çocuk nihayet babasına tüm çivileri çıkardığını söyledi.
Baba oğlunu elinden tutup önce çivi çaktığı ve sonra da teker teker söktüğü o çite götürdü ve dedi ki;
“İyi iş çıkardın oğlum, ama şimdi lütfen çitteki deliklere bak. Ne yazık ki bu çit bir daha asla ilk günkü gibi olmayacak. Çiviler olmasa da bu delikler hep burada kalacak.İşte sen de hoşlanmadığım bir durum karşısında düşünmeden ,tartmadan, sakinleşmeden, öfke içinde sevdiklerine kırıcı şeyler söylediğinde, tıpkı bur çitte olduğu gibi onlarda derin yaralar açarsın. Ve ne yazık ki yaraladıktan sonra üzgün olduğunu söylemen veya özür dilemen yeterli olmaz, çünkü yarayı kapatmaya çalışsan da mutlaka izi kalır ”
Bu hikayeden çıkarılacak dersi maalesef bu hayat yolculuğunda çoğumuz çok geç öğreniyoruz.
Belki genç yaşlarda sevdiklerimize yaşadığımız öfke ve uğradığımız hayal kırıklığıyla, kırıcı ve acı verici şeyler söylemek kolay bir şekilde telafi ediliyor. Ve yetişkinliğe ulaşıncaya kadar, sözlerimizin ve eylemlerimizin birilerine kalıcı zarar verebileceğinin farkına varmıyoruz. Ve yetişkinler olarak da çoğu zaman sadece değer verdiğimiz birinin acımasız sözleri veya eylemleriyle bize zarar verdiği zamanlarda bu durumun verdiği acıyı görüp vermiş olabileceğimiz zararların pişmanlığını duyuyoruz. Ve uğradığımız haksızlık neticesinde bizden özür dilenirse sevdiklerimizin çoğu zaman affedebilmemize rağmen, unutmak da zorlandığımız şeylerin varlığını da üzülerek tecrübe ediyoruz.
Gerçek şu ki, incittiklerimizden ne kadar özür dilersek dileyelim sonuçta asla geri alınamayacağımız söylemlerimiz veya eylemlerimiz var. Ortada titirilen bir güven var. Genellikle sebep olduğumuz bu geri dönüşü olmayan hasarı ve yarattığı etkinin seviyesini fark etmekte çok geç kalıyoruz ve ne yazık ki incitme eğiliminde oldularımız genellikle en çok sevdiğimiz insanlar oluyor.
Birisi sizi trafikte hatalı solladığında olay çıkarır mısınız? Çocuğunuz işbirliği yapmayı reddettiğinde tansiyonunuz tavan yapar mı? Sevgiliniz size alınacağınız bir şey söylediğinde dişlerinizi sıkar mısınız? Hatta öfkelendiğinizde bağırır çağırır, ortalığı kırar döker misiniz?
İşte bu kontrol etmekte herkesin az ya da çok ama bir şekilde zorlandığı öfkeyi evcilleştirmenin benim için tecrübelerle sabit olan yollarından bahsetmek istedim size.
Öfke aslında normal ve hatta sağlıklı bir duygudur çünkü yapılan haksızlıklar karşısında öfke duymazsanız ve her hatayı iç dünyanızda sakin karşılarsanız haklarını koruyamayan ve karşısında kiler tarafından ezilen bir birey olursunuz. Yaşam boyu sömürüye uğrarsınız. Öfke aslında insanın egosunu korumasını sağlar. Önemli olan öfke hissedildiğinde bununla olumlu bir şekilde başa çıkmayı bilmektir. Ya da bilmiyorsak, öğrenmektir. Kontrolsüz öfke hem fiziksel ve ruhsal sağlık hem de ilişkiler için sıkıntılı durumlar yaratabilir.
Benim öfke ve kin gibi duygulardan arınmak için geliştirdiğim bazı metodlarım var. Bunlar önce tecrübe ederek, sonrasında da yaptığım araştırmalarda uzmanların tespit ve yorumlarıyla hemfikir olduğumu görerek zaman içerisinde doğruluğuna gitgide daha da çok inandığım yöntemler.
Aslında çok basit metodlar… Önemli olan uygulamaya çabalayabilmek ve neticesinde de başarabilmek. Unutmayın, denemelerimiz alışkanlıklarımız oluyor bir süre sonra bu hayatta.
Zor şartlarda büyüyen, yetişen, haksızlıklara sürekli maruz kalan kişiler, genetik faktörlerinin de elverişli olması sebebiyle öfke duygusunu çoğu zaman herkes gibi hissedemezler. Birdenbire kontrollerini yitirebilirler ve bazen de geri dönülmez hatalara sebebiyet verirler.
Bir çok cinayet planlı ya da psikopatlar tarafından işlenen cinayetler değildir.
Öfke kontrol sorunu, sadece bağırıp çağırmak ve kırıp dökmekle kalmayıp fiziksel şiddete ve başkasının canına kast etmeye kadar gidebilir ve bu kişiliğe sahip olan insanların sayıları gerçekte azımsanmayacak kadar çoktur.
Bu sebeple sizde öfke kontrol sorunu varsa tabii ki bu yazıyı okuyun ama öfke kontrol sorunu yaşayan tanıdıklarınız varsa onlarla da de bu yazıyı ya da işe yarayabileceğine inanacağınız başka yazı veya makaleleri paylaşın ve onlara yardımcı olmaya çalışın.
Klinik boyutlarda olmayan öfke kontrol sorununun paylaşacağım metodlarla zaman içerisinde bertaraf edilebileceğine inanıyorum.
Haksızlıklar karşısında sükuneti korumanın ve öfkeyi kontrol etmeye çabalamanın hiçbir zararını görmedim. Oysa ki öfkeyi kontrol etmemenin vereceği en basit hasar ise haklıyken haksız duruma düşmektir. En az zararınız bu olur. Çok daha büyük felaketlere yol açabileceğini de hepimiz biliyoruz.
Serinkanlı kişilerin uyguladığı yöntemlere gelecek olursak;
1. Konuşmadan önce mutlaka düşünün
Öfke yaşadığınız anın sıcağında, daha sonra pişman olacağınız bir şey söylemek çok kolaydır. Bir şey söylemeden önce düşüncelerinizi toplamak için birkaç dakikanızı hatta saniyelerinizi ayırın ve bu duruma karışan diğer kişilerin de bunu yapmasına izin verin. İnsanlara vereceğiniz ters bir tepkidense tepkisizlik en büyük cezadır zaten. Umursamamak her daim bağırıp çağırmaktan daha etkili bir yöntemdir. Konuşmayın demiyorum tabii. Sadece haklıysanız hakkınızı savunabilecek bir enerjide ve sakinlikte olun. Bu sebeple önce lütfen birkaç saniye de olsa düşünün.
2. Sakinleştikten sonra öfkenizi ifade edin
Net bir şekilde düşündükten sonra, hayal kırıklığınızı mantıklı ve çelişkili olmayan bir şekilde ifade etmeye çalışın. Başkalarını incitmeden veya kontrol etmeye çalışmadan endişelerinizi ve ihtiyaçlarınızı net ve lafı dolandırmadan ifade edin. Duygusal baskı, ajitasyon yaparak ya da ses yükselterek değil. Zaten düşünmek için ayırdığınız zaman bu süreci kolaylaştıracaktır.
3. Egzersiz yapın
Stresi azaltan, depresyonu bertaraf eden, acıları dindiren en doğru yol egzersizdir ve tabii ki öfkeyli mizacı olanlara da iyi gelir. Egzersiz şifadır. Fiziksel aktivite, genel olarak sinirlenmenize neden olabilecek stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Bazen sadece geçmiş olayları düşünürken bile öfkenizin yükseldiğini gözlemliyorsanız, tempolu bir yürüyüşe çıkın ya da koşun ya da diğer eğlenceli fiziksel aktiviteler için kendinize biraz zaman ayırın. Bağırmayın, terleyin.
4. Mola verin
Gün içerisinde stresli olma eğiliminde hissettiğinizde acil yapmanız gereken işleriniz de olsa stress altında o yapılanlar bir işe de yaramayacağından “amaaaan benden değerli mi?” diyerek kısa molalar verin.
Sessiz ve huzurlu birkaç dakika, öfkenizi dindirip, olacaklarla başa çıkmak için hazırlıklı hissetmenize yardımcı olabilir. Her şeyi bırakıp, gerekirse kendinizi lavaboya kapatıp 5-10 dakika dinlenin ya da cep telefonun hattınızın internetini kullanarak mizah sayfalarına bakın ya da YouTube armasıyla Avrupa Yakası dizisinin Burhan Altıntop sahnelerini bulup izleyin. Öfkeniz kalırsa namerdim.
5. Olası çözümler bulun
Sizi neyin öfkelendirdiğine odaklanmak yerine, yaşanan sorunu çözmeye çalışın.
Çocuğunuzun dağınık odası sizi deli mi ediyor ? Kapıyı kapatın. Görmeyin. En sonunda onu da deli eder ve toplar.
Toplamazsa da toplamasın.
Eşiniz her gece akşam yemeğine geç mi kalıyor? Yaptığınız her şey soğuyor, kuruyor veya tadı mı kaçıyor?
Yemek yapmayın. Düzenli bir yaşamı yoksa niye düzenli yemek yapıyorsunuz? Gelince başının çaresine bakar o. Ya da sizden yardım ister. Ya da eve pizza söyler. Ama sevdiğniz adamın karnını doyurmak isteği gibi fedakarlık barındıran güzel bir duyguyu niye dırdıra ve öfkeye çeviriyorsunuz ki yemekler soğudu diye. Ya takmayın ya da yapmayın. Sizi sürekli olarak sinirlendiren olaylara bir bakın ve sürekli sinirlenmek yerine çözüm belirleyin ve bir daha da sinirlenmeyin. Çözülmezse delirtir sürekli maruz kalınan stress ve kontrolsüz öfkeye dönüşür. Çözün, öfkelenmeyin…
6. Ben öznesi kullanın
haklı da olsanız, sadece gerginliği artırabilecek suçlamaları, eleştirileri ve atarı gideri yapmamak ve sorunu tanımlamak için ben öznesini kullanarak sorununuzu ifade edin. Saygılı ve spesifik olun. Örneğin, “Asla evde iş yapmıyorsun, asla bana yardım etmiyorsun, sen zaten bugüne kadar ne yaptın ki?” gibi ifadeler kullanmak yerine, “Biliyor musun? Bulaşıklara yardım etmeyi teklif etmeden masadan ayrıldığın için çok üzüldüm. Ben böyle üzülüyorum işte. Ne yapsak acaba?” tarzında onun bencilliği yerine kendi üzüntünüzü vurguladığınız ve çözüm odaklı konuşmalar yapın.
7. Kin tutmayın
Affetmek güçlü bir araçtır. Öfke ve diğer olumsuz duyguların olumlu duyguların yerini kaplamasına izin verirseniz, kendinizi acılarınız veya kurban psikolojiniz tarafından yutulmuş olarak bulabilirsiniz. Ancak sizi kızdıran birini affedebilirseniz, hem bu durumdan çok şey öğrenebilir hem de ilişkinizi güçlendirebilirsiniz. Tabii ki affetmek günlük tartışmalar ve stresler içerisinde yaşanan duygular için tavsiye edebileceğim bir konu. Aldatan, döven, psikolojik şiddet uygulayan insanlarla affederek başa çıkmaya çalışmak., ileride büyük bir şiddetle patlayacak öfke birikimine sebep olabilir. Durumların muhakemesini yapmayı bilmek gereklidir.
8. Gerginliği gidermek için mizah kullanın
Sürekli vuku bulan bir konuyu sürekli olarak irdeleme, yani çözemeyeceğiniz ve çözülmediği için de gidemeyeceğiniz konular; ilişkilerde gerginliğin artmasına sebep olur.
Sizi kızdıran şeylerle ve düştüğünüz durumla ilgili olarak gerginliği iki taraf için de azaltmak için mizah kullanın.
Mesela sizi dinlemediğini anladığınızda eşinize bağırıp, çağırmak veya ona küserek pasif agresif yöntemlere başvurmak yerine,
size baktığını gördüğünüz anda duvara bakarak anlatmaya devam edip, duvara da sizi dinlediği için teşekkür edin. Bu şekilde hem karşınızdakini gülümsetir, hem de suçluluk ve pişmanlık yaşamasını sağlayabilirsiniz. Gülümseyerek ve gülümseterek kızgınlık ve kırgınlık atmak benim en sevdiğim ve en çok kullandığım yöntemdir.
Çünkü gülmek ve gülümsetmek aslında çoğu problemin tek çözüm yoludur.
Sevin ve gülün...
Yaşamak için başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok.
Nilgün Bodur
Comments