top of page

Narsist Kimdir

Sizce Narsist Kimdir ve Narsistik Kişilik Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

Merak Edenler İçin Evdeki Malzemelerle Psikopat ve Narsist Yapımı


Bu makalede yazılanları izlemek ya da sesimden dinlemek isterseniz aşağıdaki videoya tıklayabilirsiniz.



  1. Çocuklarınıza asla sınır koymayın. Bırakın istediklerini yapsınlar. Onlara ezilmemek için ezmeyi öğretin.

  2. Çocuklarınızı küfür ettiğinde, bir canlıyı incittiğinde, size ve başkalarına saygısızlık yaptığında asla cezalandırmayın. Paşa gönlü nasıl isterse öyle yapar diye düşünün. Utanma ve pişmanlık nedir bilmeden büyüsünler.

  3. Çocuklarınızı uygunsuz davranışlarda bulunduğunda onları şirin bulun. Gülümseyin. Başkalarının çocuklarını da onların yanında uygunsuz davranışları sebebiyle eleştirin. Bu şekilde özel olduklarını düşünsünler. Özgüvenleri artsın yeter ki. Vicdansız da kalabilirler.

  4. Çocuklarınıza ahlak, etik, şefkat, empati, nezaket veya öz disiplin aşılamayın. Başkaları aşılasın çocuklarına bunları ki sizinkini tolere etsinler. Ömürlerini tüketsinler. Psikiyatristlere paralar döksünler. Yeter ki sizin prensiniz toplumun genel ahlak kurallarını uygulamak zorunda kalırken yorulmasın.

  5. Çocuklarınız yalan söyleyerek, hak yiyerek bir şey elde ettiğinde “çok zeki maşallah” deyip sırtını sıvazlayın. Gelecekte sizden bile çalsa hep sarın sarmalayın

  6. Çocuklarınızı ard arda iki mantıklı cümle kurdu diye "özel" sanın ve herkesten daha iyi olduğunu her defasında onların da duyacağı şekilde vurgulayın



Tebrikler, evde bir canavar yarattınız. Nurtopu gibi bir psikopatınız oldu.

Yazıma devam etmeden önce bu yazıyı okumak yerine dinlemeyi ya da izlemeyi tercih edebilecekler için YouTube video linkini de paylaşmak istedim.Okumaya devam etmek isteyenler ise videoya tıklamadan devam edebilirler.




İşte bu kendinizi sevin öğretileri ben dahil herkes tarafından çok söylendi.

Çünkü narsistler çoğalıyordu ve mücadele etmek için özgüven eksikliğini el birliğiyle gidermek lazımdı.

Oysa ki özgüven ve narsizm arasındaki sınır çok çok ince.

Zeka ve delilikteki gibi...

Zekileri "deli" sanan beyinler, narsistleri de "özgüvenli" sanıyorlar...

Etrafınıza bakarsanız, dünyada narsisizmin hızla arttığını ve kontrolden çıktığını görebilirsiniz ve bence Corona’dan hızlı yayılıyor ama öksürüp tıksırıp tahlil yaptırıp karantinaya alınan olmadığından, taşıyıcılar evlerindeki eşlerini, sevenlerini, güvenenlerini, onları insan bilenleri kimseciklerin haberi olmadan ve kan dökmeden öldürüyor...


Gerçek pandemi bu aslında... Narsist Kimdir ? diye soruyor herkes. Virüs gibiler işte. Görünmüyorlar onlar da ama bir bulaşırlarsa yavaş ve acılı gerçekleşen ölüme sebebiyet olma ihtimalleri oldukça yüksek


Ölüm oranı sıfır gibi görünüyor ama maruz kalanı yaşayan ölüye çevirme oranı %100.

Sosyal medyada kendimizle ilgili paylaşımlarda bulunarak ve “arkadaşlarımızın” gönderilerine göz atarak, beğenmeden "beğen" tuşuna basarak saatler harcıyoruz.

Bazılarımız da amansızca kendilerini doyamadığımız "selfie"leriyle tanıtmaktan başka pek de bir şey yapmayan ünlülere tapıyoruz…


En az 7-8 senedir selfie paylaşıyorlar. Bitmedi farklı pozlar, farklı açılar. Günde en az 3 kez... 8 Nota ile sınırsız beste yapılabiliyor ya aynı suratla da sınırsız fotoğraf çekiyorlar...

Hadi onlar ünlü. Ama o ünlüleri gazetede, televizyonda çok az gördüğümüz ve çok merak ettiğimiz için kıymetliydi hayatları. Bir televizyon programına konuk olmalarını bekler dururduk kişiliklerine şahit olabilmek için ve sonra yıllar boyu dizilerdeki, filmlerdeki oyunculuklarını, yeteneklerini alkışlardık. Keşke bir daha çıksalar bir programa da biraz sohbet etseler, biraz daha tanıyabilsek derdik...


Gizemli olmaya çalışmadıkları için gizemlilerdi.İşlerini yapıyorlardı sadece...


Belki de onlar da fotoşop yapıldığı için çok güzellerdi fotoğraflarda...

Ama sadece poster ve albüm kapaklarına fotoşop yapılıyordu o zamanlar ve fotoşopu yapılan da fotoşop yapılmaya değer bir sanat icra ediyor demekti...

Öyle kuzenler arası filtre alışverişleri henüz tedavülde değildi.


Şimdi herkesin fotoşopu var ve herkes o ünlüler kadar güzel görünebilir...

Herkes ünlü, valla..


Sonra bir de apansız ünlülerin ev hali paylaşımı başladı.

Tevazulu paylaşımlarla beğeni topladılar insanlardan...

"Bak, biz de evde kuru fasulye yiyoruz" pozlarıyla teknelerde patlattıkları şampanyalı sahneleri halka bıraktılar.


Hesaplı tevazu narsizmdir.

Mütevazı görünürsem puan toplarım diyen narsisttir.


"Halk" ise evinin kirasını ödeyemezken, teknesi olan biriyle tanışır tanışmaz "dost" ilan etti kendini... Belki teknesinde 2-3 kare çekerdi... Sosyal medyada onu zengin sanırlardı.Belki DM'den iki üç kız yazardı. İşi bitince de tekne sahibinin hayatından çeker giderdi.


Belki de bu kez helikopteri olan bir arkadaş edinmişti. Açıklamadan, şekeri biten sakızı tükürür gibi tükürürdü tekne sahibini. Kıskançlıkla yaklaştığı halde, duygusunu "dostluk" olarak göstermesi ve buna kendisinin bile inanması ise "İYİ" yi "İYİ" oynayabilme becerisi ve bulaşıcı narsizme çok fena yakalanması yüzündendi...


Teknesi vardı zaten adamın. Onun gidişine mi üzülecekti? Başına gelen her şerefsizliği hak ederdi. Teknesi vardı. Kalbi kırılamazdı...


Gerçekten bir narsisizm salgını ortasında yaşadığımızı size bilimsel olarak açıklamak isterim inanın ama zaman yetmez.


Okuyun lütfen bu konuda yazılmış bir çok makaleyi…


Öncelikle, narsisizmin görünen aşırılığının gerçekten yeni bir moda olup olmadığını düşündüm bu yaz tuttuğum sosyal medya orucumda..


Kişilik bozukluğu denen şey artık sahip olunması gereken kişilik özelliği oldu.


Bireyciliğinin ve istisnacılığın yeni olmadığını, ilk olarak 1979 yılında tarihçi Christopher Lasch anlattı dünyaya.

Çok satan kitabı “The Culture of Narsisizm: Azalan Beklentiler Çağında Yaşam” da narsisizmin kontrolden çıktığını iddia eden ilk kişilerden biriydi.

Cep telefonu fotoğrafçılığını, reality TV'yi, interneti, sosyal medyayı daha tanımamıştı ve bu ruh halinin arttığını öngörmüştü.

Biz "yarın yağmur yağabilir" dediğimizde ve yağdığında havaya giriyoruz.

Adam mezarında ters dönerdi bugün bizi görse…

Ancak 2000 li yıllarda konu tekrar ele alındı ve toplum bilimci Dr. Twenge tarafından sosyal deney ve deneklerle tespit edildi narsisizmdeki artış ama narsisizmin daha sorunlu yönlerinin aksine, benlik saygısı ve eylemlilikteki artışları yansıtan, kolej kadınları arasındaki yüksek puanlara odaklanıldı…

Yani narsisizmde bir artış varsa, belki o kadar da kötü değil şey değildi diye düşünüldü.

Ah bu kadınlar. Puan artınca iyi bir şey sandılar.


Gelelim bugüne…


Öncelikle NARSİST kişilerin özellikleri nedir ?


  • Abartılı bir öz önem duygusuna sahip olmak

  • Başkalarından hayranlık beklentisi

  • Başarıları ve yetenekleri abartarak üstün olarak tanınmayı beklemek.

  • Sadece başarı, güç, karizma , güzellik ve mükemmel eş hakkındaki fantezileri için nefes almak. (Eş mükemmel olacak ki, mükemmeli kurban yapıp delirttiğinde daha başarılı hissetsin. Sıradan birini delirtmek tatmin etmez onları.)

  • Üstün olduklarına ve yalnızca eşit derecede özel insanlarla ilişki kurabileceklerine inanmak

  • Konuşmaları tekeline almak ve kendilerinden her zaman aşağıda gördükleri insanları küçümsemek; yani her nefes alan insanı.

  • İstediklerini elde etmek için başkalarından yararlanmak. (Karizmatik asalaklar da diyebiliriz.)

  • Başkalarının ihtiyaçlarını ve duygularını tanımada yetersizlik veya isteksizlik. (Kısacası empati eksikliği ve işte bu kahredici yönleri)

  • Başkalarını manipülasyonlar ile kasıtlı kıskandırmak ve başkalarının onları kıskandığına inanmak. (Aynı manipülasyon yetenekleriyle aşık etmek, sonra önemsememek, sonra aldatmak, sonra inkar etmek ve sonra da terk etmek döngüsünü de sağlıyorlar)

  • Kendini beğenmiş ve gösterişli görünerek kibirli davranmak

  • Her şeyin en iyisine sahip olmakta ısrar etmek - Örneğin, en iyi araba veya ofis- (Bunu gizleyen narsistler var artık. Onlar da okuyup öğreniyor gizlemeyi. Geliştiriyorlar narsizmi. Gizli narsistler; günümüzde aşırı "mütevazı" görünen mağdurlardan oluşmakta )

  • Aynı zamanda, narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler, eleştiri olarak algıladıkları herhangi bir şeyi sineye çekmekte güçlük çekerler ve şunları yapabilirler:


  1. Özel muamele görmedikleri zaman sabırsız veya öfkeli hale gelirler. Yani eleştirilmeyi nefret edilme olarak görürler.

  2. Kişilerarası önemli problemler yaşarlar ama o problemleri kolayca küçümserler. Güzel beyinlerini yormazlar.

  3. Mükemmel olduklarını düşünmeleri ama Superman gibi uçamadıklarını anladıklarında mükemmeliyetten yoksun olduklarını gördüklerinde depresif ve karamsar hissederler

  4. Güvensizlik, utanç, savunmasızlık ve aşağılanma gibi gizli hislere sahip olurlar ve bunları yok etmek isteyip karşılarındakini delirtmeye başlarlar. Sakince planlı olarak ve karşılarındakinin öfkesi ve karşı koyması bile onları besler. Karşılarındakinin ezikliği ise onları psikolojik şiddetlerine devam ettirir ve davranışlarını arttırmalarına sebep olur.

“Enabler” diyorlar bu sessiz ve kabullenici şiddet mağdurlarına İngilizcede. Kısacası “izin verenler, alkışlayanlar., karşı koymayanlar.” Narsist karizması yancıları... Sorsan, "sessizlik asalettir" derler. Gurursuz ve korkak olduklarını düşünmezler. Terk et, git, yüzüne bakma "sessiz sessiz" kolaysa...


Bakmayın, onlar da büyüyünce narsist olmak isterler. Çünkü onlar narsistlerin hastalık boyutundaki bencilliğini özgüven sanırlar.


Kısacası bilinçsizce, bir dayanağı bulunmasa bile, narsistler zayıf bir öz imajı reddederler. Kendilerini psikolojik olarak aşılmaz duvarlarla çevrili muazzam ihtişamın ışıltılı figürlerine dönüştürürler. Bu kendini "fena" kandırmanın asıl amacı, büyük ölçüde korkulan dış eleştirilere ve kendi kuşkular denizlerine karşı dayanıklı görünmektir...


Bozukluğun temel semptomunu - yani narsistin herhangi biriyle "samimi" şekilde yakınlaşma başarısızlığını - diğer insanları bir otomat makinesindeki eşyalar gibi görmeleri ve onları kendi ihtiyaçlarına hizmet etmek için kullanmaları olarak da düşünebiliriz…

Diğerlerinin kendilerine ait ihtiyaçları olabilir, bunu bilirler ama ne olabileceğini tahmin ederek yorulmak istemezler.


Tahmin edemediklerinde ise karşılarındaki dile getirirse "sitem ve büyük beklenti" olarak görüp çoook şaşırırlar ve karşılarındakinin hasta olduğunu düşünürler ve ona da düşündürtürler.


Zamanla ya sessiz kalarak kişiliksizleşir karşılarındaki. Stresten saçları falan dökülür.

Ölü balık gibi bakmaya başlarlar dünyaya.

Ya da karşı koyup ses çıkardıklarında da “deli bu be” denir onlara.

Ve hemen çevreye haber salınır..

“Aaaa bu ağlıyor, bağırıyor, konuşuyor fütursuz” diye düşünürler.

Deliren kaçmaya çalışırsa yakalarlar, biraz saha delirtip sonra da “Bu çok delirdi. Bana yeni bir kurban lazım” demeye başlarlar.

Yani ses çıkarsanız da, sessiz kalsanız da kaybedersiniz.

Kalsanız da, gitseniz de, dönseniz de, yanlarında durdukça değersizsinizdir.

Eldeki kuşu sevmez narsistler. Hep daldakini dikizlerler.

Maruz kalan yorulmuştur ve "bir sabah ben de uyandığımda narsist olsam keşke" diye hayaller kurar.

Çok uğraşmasına gerek kalmaz, yok olan özgüvenini saklamaya çalışır ve yerine gelmesi için çabalarken o da bir kurban bulur.

Unutmayın narsistle mücadele eden zamanla narsist olur.

Ben de oldum mesela.

“Sen gittin ya ben çok güzelleştim...” Kitabın ismine bak. Kapak gibi.

Ayakta kalabilmek için her travmamda kendime gaz vere vere balon gibi şiştim.

Sonra eline iğneyi alan batırdı. İkinci dereceden bir narsist olabilmiştim.

Duygularım vardı benim ama göstermek istemedim.

Savunma mekanizması olarak geliştiriyor insan başta , ezik olmayı istemiyorsa...

Çünkü iki yolu var ya ezileceksin ya da gideceksin bağıra çağıra...

Ama gitmek istemediği halde mecburen giden zaten yeniktir ve "narsist" olmayı daha sonra yaşadığı travmadan kurtulacağı yol olarak görecektir...


İşte bu sebeple, narsizm bir pandemidir ve sosyal medya ise Çin’deki Wuhan rolünü oynamaktadır.

Yani virüsün yayıldığı, beslendiği, mutasyona uğradığı yerdir.

Çünkü narsistin yeni kurbanları kolayca edinebileceği av mekanı ve narsistlere maruz kalanların ise süslenip püslenip kapak olacak fotolar çekip beğeni alarak ruhlarını tamir etmeye çalışacağı yerdir.

Yani narsistik kurban ve kaynakların en kolay ulaşılacağı yer.


Bu sebeple artık sadece diyecek bir iki çift lafım varsa giriyorum. Ne yapsam, ne desem, ne söylesem ben kendimi gitgide unutuyorum...

Çünkü ben unutmasam da, biri başarıyor unutturmayı...

Aslında bu narsistik özelliklerin çoğu, kişinin özünde kendisinin olağanüstü olduğuna duyduğu inançtır.


Sorun ise kabak gibi ortadadır: Hiçbir insan olağanüstü değildir.


Narsisistik özelliklere sahip olmak ise kendisinde endişe yaratmaz.

Bazı narsistler bunu bildiği ve özgürce kabul ettiği için bilakis mutlulardır.

“Ben bir narsistim” ifadesine katılmanın narsistik özelliklerle oldukça ilişkili olduğu söyleniyor zaten.

Bununla gurur duyuyorlar, başarılı olmalarına yardımcı olduğunu söylüyorlar.

Doğrudur da...

Başkalarını hiç düşünmeyen ve onları sadece kullanan biri başarılı olabilir de.

Yani narsistlerin keyfi yerindedir.

Hele bir de akşama evde kum torbası olarak kullandığı güzel bir eşi varsa.

İşyerinde de ona itaat eden ve ağzına geleni söylese de ekmek parası için karşılık veremeyen işçileri ya da.


Yani narsist psikoloğa niye gitsin ki?

Beni sevenleri üzüyorum diye gitmesi lazım diye düşünebilirsiniz ama zaten onu düşünen sevenlerini üzmez de.


İşte bu sebeple narsistler teşhis edilemez. Yani Corona'dan kötü. Test yok Çin'den ithal edilecek. Başvuru yok çünkü hastaneye.

Narsizmde kanunen de bir suç yoktur -ki bence olmalıdır.- Gereksiz özgüvenden hüküm giymeli insanlar. Bu yüzden narsistler çok mutlulardır. Kurbanları kaçarsa yeni bir kurban bulana kadar bomboş hissederler ama sosyal medya ne güne durmaktadır?

Bir takip isteği, iki "like" ve DM den yürüme yoluyla kurbanlar kolayca bulunmaktadır.


Narsisizmin kişiye getirdiği zarar nedir diye araştırdım bir de.

Kopukluk ve boşluk duygusu diyorlar.

Kendini tanıtmanın ve bireyselliğin gerekli göründüğü narsist bir toplumumuz var belki, ancak kalbimizde istediğimiz bu değil.

Bir topluluğun parçası olmak istiyoruz, mücadele ederken desteklenmek istiyoruz, aidiyet duygusu istiyoruz. Ama olağanüstü olmak, sevilmenin gerekli bir bileşeni değildir ki neden olağanüstü olmaya çalışıyoruz?

Ve çakma kimliklerle olmadığımız şeyi olduğumuzu sanıyoruz.

Bana göre narsistlik boşluk ve kopukluk duygusu değildir.

Kötülüktür düpedüz ve bencilliktir. Kişiye verdiği tek zarar ise elindekiyle mutlu olmayı bilmemektir ve hep daha fazlasını istemektir.


Tam gelişmiş narsist bozukluk yani psikopati ve sosyopatiye varan bozukluk sert, eleştirel ebeveynlikle ilişkili deniyor. Ancak narsisistik özelliklerde kitlesel bir artış, gevşek ve hoşgörülü ebeveynliğe atfedilmiş durumda son araştırmalarda: “Ebeveynler çocuklarını kendilerinin bir uzantısı olarak görerek eşit olmak isterler, sınırlar belirlenmez, çocuğun kafası çok karışır." deniyor

"Harikasın, harikasın. Aman allahım 14 yaşında oyun hamurundan araba mı yaptın sen?Bravo..”

Belki de harika değiliz, belki de sıradan olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.

İşe gidince patron onları, 8 aydır gittikleri gitar kursunda zar zor öğrendikleri bir şarkıyı çaldıkları için alkışlamayacak çünkü.

Alkışlayacak kurban bulacak sonra ve alkışlayanı da alkışlamaktan artık elleri yorulduğunda, yenisiyle değiştirecek. Ellerini öpüp iyileştirmeyecek. Çünkü o harika. Alkışlayamayan gidecek kardeşim. Gidecek.

Ama hep mutsuz olacak.

Çünkü “Alkışlamaktan elleri yorulmayanı bir türlü bulamadım” diyecek.


“Kolektif narsizmimiz gezegeni yok ediyor"


“Özelsiniz, buna değersiniz, farklısınız” öğretisi.. Kişisel çıkarların yararlı olduğu ve hepimizin kendi çıkarımıza göre hareket etmemizin herkes için daha iyi sonuçlar yaratacağı fikri yani. Ben de dedim ama abartmasaydık iyiydi. Kimse kötü muameleyi hak etmez. Bunda hemfikiriz ama özel muameleyi de durduk yerde hak etmez.

Nobel ödülü almış gibi gururlu dolaşmaya da herek yok.

“Kötü muameleyi kabul etmeyin” dedim ben. "İyisini isterseniz de eğitim alın, üretin, çalışın. Durduğunuz yerde alkış almayı bekleyin“ demedim ki?

Alkışlanmayı zaten niye beklediniz ki? Kötü muameleye tahammül etmeyecektiniz. Sonra kendinize yatırım yapıp geliştirecektiniz. Yanlış anladınız beni. Okuyun, öğrenin, çalışın para kazanın dedim ben.

Parayı dudak dolgusuna yatırıp selfie çekin ve alkış bekleyin demedim.

Bakın noldu işte?


Ya, sev kendini ama sebebi saç kaynağı, dudak dolgusu olmasın.

Onları da yaptır ama bunun için narsist adamın parasına ihtiyaç duyma.

Sonra dudak dolgulu bir yaşayan ölü olursun.

Yazık değil mi için ölmüşken dolguya verdiğin paraya?


Ve kolektif narsizmin yaptığı en kötü şey, gezegenin yok edilmesidir.

Tüketicilikle beslenip, kendi kendimize önem verdiğimiz için türümüzü yok eden bireyler olduk.

Kalp atıyor ama enerji yok, umut yok, güven yok.

Napıyım ben o kalbi?

Kalbinin kan pompalaması yetmezki insana yaşamak için.

Sevgi paylaşmak gerekir.

Selfie ile değil, başka biriyle.


Buraya yazıyorum. Narsisizliğimiz sonunda bizi yok edebilir. Arkayı kollayarak ve kendimize gaz verip balon gibi şişirerek yapayalnız gökyüzüne doğru yükselerek kaybolacağız evrende.

Ve işin kötüsü arkamızı yalnızken bile kollamaya devam edeceğiz.

Kan pompalayacak ama o zavallı kalp; dinazorlar gibi, aşkın da sevginin de nesli tükense de.

Sebebi kim biliyor musunuz?

Benim...

Sensin...

Selfie çekip yalan dolan mutlulukları paylaştık ve sonra o yalana inandık. Ben durdurdum bunu yıllar önce.

Neysem o oldum ama diğerleri kadar kusursuz olmadığım için de çok yoruldum.

Güzel kadınım aslında. Ama filtresiz fotoğrafla herkes kadar yani yeterince güzel olamadım. Filtresiz duygularla sorunlu ve mutsuz sanıldım.

Ama ben neysem o olduğumda huzurla uyudum.

Ne yazık ki olduğun gibi olmanın modası da geçmişti, iyilik gibi...


Ve hep diyorum ya dürüst olduğum için azarlandım.


Ama umudum var biliyor musunuz?

Herkes sıkılacak yakında. Herkes 5 yılda 5000 selfie paylaşan ünlüye olan hayranlığını da yitirecek ve gerçek dostluğa, komşuluğa, aşka dönecek.


Maske takmak koruyor ya pandemiden. Bu salgından korunma yöntemi de maske takmamak ve boş milleti “selfie”leri sebebiyle alkışlamamak olacak.


Narsistler ve belirgin narsisistik özelliklere sahip olanlar üzerine yapılan uzun süreli bir çalışma, zamanla etrafındakilere en büyük zararı verdiklerini ortaya çıkardı.

Tam gelişmiş rahatsızlığı olanlar arasında bu, başka bir kişiyi samimi bir düzeyde düşünmemeleri, onları yalnızca çıkarlarına fayda olarak görmeleri ile ilgilidir: Benim için ne yapabilirler diye düşünürler? Kızgınlıkları da “beni” ya da yansıtmakta başarısız oldukları “beni” hayal kırıklığına uğratmaları olur. Bu kutsallığa bunu nasıl yaparlar?


Orijinal efsanede Narcissus'un, onu sevdiği için hor gördüğü Echo'yu, ölümcül bir hayranlıkla cezalandırıldığını unutmayın.

Doğru bir şekilde kendini sevme olarak değil de kendini sevme arzusuyla onaya ihtiyaç duyma duygusudur bu.

Evde tek başınıza sevin kendinizi. Yok,olur mu? Onlar kendilerini birine sevdirerek sevebilirler özlerini. Ezmeden, yükselemezler ve kurbanları genellikle en yakınları ve onları en çok sevenler olur. Tek başlarına takılıp insanlara zarar vermeseler; başımın üstüne.


Benim için konunun ilginç olan yanı, yaygınlıkları arttıkça, toplumun narsistik özelliklere karşı isyan etmediğini görmek oluyor.


Görün bakın neler olacak. Ben bu sene 2. Üniversite olarak sosyoloji okumaya başladım. Umarım bir çok şey öğrenir; sizlerle de paylaşırım.

Ama şimdilik sosyolog olarak değil insan olarak konuşuyorum sizlerle.

Çok geç kalmadan panzehiri alalım.


Tevazu, minnet, merhamet, sevgi... Günde üç öğün; aç tok farketmez.

Bol suyla.

Bol vicdanla...


Çocuklarınıza “harikasın” da demeyin; “rezilsin” de.

Çocuklarınıza bir şey demeyin hatta.

Bırakın onlara yakıştırdığınız sıfatlarla yaşamak yerine kendi sıfatlarını edinsinler.

Kendileri dünyanın kaç bucak olduğunu görsünler ve sizi arkadaş değil, anne baba bilsinler. Arkadaş çok bulurlar ileride. Onlara anne ve baba lazım; inanın.


Evdeki malzemelerle lütfen nurtopu gibi psikopatlar yapmayın…



NİLGÜN BODUR İLETİŞİM LİNKLERİ:



NİLGÜN BODUR SOSYAL MEDYA KANALLARI


NİLGÜN BODUR KİTAPLARI ONLINE SATIŞ LİNKLERİ

bottom of page