Filler ve Öğrenilmiş Çaresizlik
Bu yazıyı sesimden dinlemek isterseniz aşağıdaki videoya tıklayabilirsiniz.
Filler çok güçlüdür değil mi?
Mesela bir fil bir tonluk yükü hortumuyla kolayca kaldırabilir...
Ama bir fil doğduktan kısa bir süre sonra yani henüz küçük ve güçsüzken ve gücünün farkında bile değilken sirk için eğitilmek üzere ağır bir zincirle demir bir kazığa bağlanır.
Ne kadar çok zorlarsa zorlasın, ne yazık ki, zinciri kıramayıp kazığı yerinden oynatamadığını zaman içerisinde keşfeder.
Sonradan fil, ne kadar büyürse büyüsün ve ne kadar güçlü hale gelirse gelsin yerde yanı başında duran kazığı gördüğü sürece hareket edemeyeceğine inanmaya devam eder.
Birçok akıllı yetişkin de sirkteki filler gibi davranır.
Düşüncelere, hareketlere ve sonuçlara hapsolmuşlardır.
Asla kendilerine koydukları sınırların ötesine geçemezler.
Ne yazık ki birçok kişi de yaşamı olduğu gibi kabul eder ve asla potansiyeline ulaşamaz.
Öğrenilmiş çaresizlik, mevcut toplumsal yapıdaki sosyalleşme süreciyle, bireye neleri yapması ve neleri yapmaması gerektiğini o kadar güçlü bir şekilde öğretir ki; o kişi, toplumsal yaşam alanında, o kalıplaşmış yargı ve kuralların dışına çıkamayıp, yeni ve farklı bir eylemde bulunmayı aklından bile geçirmeyerek, olması gerektiğine inandığı gibi tutum ve davranış göstererek, bir anlamda kaybetmeyi öğrenir.
Öğrenilmiş çaresizlik ve kaybetmişlik kültüründe, çevre tarafından bireylere neleri yapamayacakları o kadar güçlü bir biçimde aktarılır ki; bireyler, içlerindeki başarma güçlerine, önlerindeki fırsatlara ve karşılaştıkları koşullara bakmaksızın, hiçbir denemede bulunmadan peşinen kaybetmeyi kabullenirler.
Oysa ki ben, hayatımın sonuna geldiğimde, masanın üzerinde hiçbir şey bırakmadığımdan emin olmak istiyorum.
Gerçek potansiyelime ulaşmak için kalbimi ve ruhumu verdiğimi bilmek istiyorum.
Potansiyelime ulaşmanın mümkün olup olmadığını bilmiyorum ama bunu öğrenmeye çalışırken ve bu sayede kendimi keşfederken yaşamak ve bu uğurda ölmek istiyorum.
Hedeflerim ve hayallerim için tüm gücümü kullandığımda,
Ve HER ŞEYİMİ VERDİĞİMDE hayatımın nasıl olacağını bilmek istiyorum.
Sadece bir gün değil…
HER GÜN!
Bıkmadan, yılmadan denemek istiyorum.
Denediğim her gün, başarabilme ihtimalim olan yeni bir gün demektir.
Kıramadığımız asla zincirlerimiz değil, Kahrolası önyargılarımızdır...
O zincirler, bize hareket etmemizi istemeyenler tarafından takılır.
Ben ise, Bu hayatta kimsenin sirkinde gösteri yapmayacağım.
Ben ne zincir takan, ne de zincir takılan olacağım.
Kendi gücümü keşfetmek ve deneyimlemek için bu dünyadayım.
Belki yoktur gücüm...
Önemli mi?
Değil....
Zincirlerimi kırdıktan sonra uçamam belki ama istediğim yöne doğru yürürüm...
Ama en azından, Dururken değil, denerken ölürüm...
Comentários